19 Aralık 2010 Pazar

YEŞİL ÇAY MUCİZESİ KATEŞİN


Yeşil Çay, Camellia Sinensis isimli bitkinin yeşil yapraklarından elde edilen bir üründür. Bu bitkinin değişik yöntemlerle işlenme durumuna göre çayın türü değişmektedir. Dünyada üretilen çayın 1/4'ü yeşil çay olarak tüketilmektedir. Yeşil çay üretimde başlıca ülkeler Japonya, Çin ve Endonezya'dır.

Camellia Sinensis'in yaprakları körpe iken hemen toplanır ve kurutulursa bundan elde edilen ürün Yeşil Çay adını alır. Çay yaprağına yüksek sıcaklıkta şok soldurma uygulanır ve bu şekilde enzimler aktifleşemez. Enzimler aktif olmadığında fermentasyon da gerçekleşemez. Sonuç olarak yapraklar yeşil kalır. Eğer az işlem görüp de oksidasyona maruz kalırsa Oolong Çayı (Ou-long: kara ejderha) denen ürün elde edilir. Tüm dünyada en yaygın işleme yöntemi olan yüksek oksidasyon sonucu da Siyah Çay olarak bildiğimiz ürün ortaya çıkmaktadır. Tüm bu çay türleri aslında tek bir bitkiden elde edilir. İşleme tekniği çeşitliliği sayesinde dünya üzerinde pek çok kültürün farklı damak zevklerine hitap eden çay türleri oluşmaktadır. Siyah çay soldurma, kıvırma, fermentasyon ve kurutma işlemlerine uğrarken yeşil çay sadece kıvırma ve kurutma işlemlerine maruz kalır. Fermentasyona uğramadığı için antioksidan içeriği daha yüksektir.

İşleme tekniğine göre çayın bileşimi değişmektedir. Çay bitkisi (Camellia Sinensis) yüksek oranda antioksidan içeren bir bitkidir. Bu özelliği sayesinde bilimsel araştırmalarda oldukça fazla miktarda yer almaktadır. Bileşiminde en çok antioksidan içeren türü Yeşil Çay'dır.

Yeşil çayın içindeki antioksidan türü flavonol ve kateşinlerdir. Yeşil çayın bileşiminde kateşinin pek çok formu yer almaktadır ancak en çok bulunan epigallocatechin-3-gallate (EGCG) formudur (diğerleri: epikateşin, epikateşingallat, epigallokateşingallat, epigallokateşin, kateşin, gallokateşin). Kateşinler üzerinde yapılan bilimsel çalışma sonuçları yeşil çayın mucizevi bir içecek olduğunu kanıtlamıştır.

Yeşil çay içindeki kateşinler sayesinde kanser riskini azaltır. Kateşin emildikten sonra hedef dokulara ulaşarak antikanser aktivite göstermektedir. Kanser oluşumunun tüm safhalarında (proliferasyon, transformasyon, inflamasyon, apoptozis, metastaz ve işgal safhaları) tersine etki sağlayarak kanser hücresine karşı savaşmaktadır. Tümörü küçültür.

Yeşil çayın içindeki kateşinler sayesinde metabolik sendromun önlenmesinde potansiyel faydaları vardır. Kolestrolü düşürür. Tansiyonu ve kan şekerini ayarlar. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki yeşil çayın veya kateşin (EGCG) içeren besin desteklerinin kilo yönetiminde, kan şekeri kontrolünde ve kalp damar hastalıkları risklerinin azaltılmasında faydası vardır. Bunu vücuttaki yağ yakımını arttırarak başarır. Yağ yakımının artması yağ dokusunun azalmasını sağlar. Azalan yağ dokusu sayesinde obezite, tip2 diyabet, kalp damar hastalıkları ve metabolik sendrom riski de azalmış olur. Yeşil çay içindeki flavonoidler sayesinde kan damarlarını güçlendirir. Yüksek tansiyonu önler.

Zayıflama diyetlerinde kateşinin yağ yakıcı etkisi kanıtlanmıştır. Kan şekerini kontrol etmesi sayesinde iştah kontrolünü de sağlar. Yeşil çay kaeteşinlerinin vücutta leptin düzeyini arttırıcı etkisi bulunmuştur. Leptin, vücut ağırlığını düzenlemede görev alan, hem gıda alımını hem de enerji harcamasını başlatan hipotalamustan salınan bir proteindir. Vücutta leptin düzeyinin artması iştahı azaltan bir mekanizmadır.

Yeşil çay içindeki kafein sayesinde performansı etkiler dinamiklik kazandırır, yorgunluk ve uyku halini ortadan kaldırır. Bu nedenle uyku sorunu olanların yeşil çayı gündüz içmeleri tavsiye edilir. Kafein aktivitesine bağlı olarak idrar söktürücüdür. Bu sayede vücuttaki ödemi atar. İdrar söktürücü özelliğinden dolayı zayıflama diyetlerinde ödem sorununu önler. İdrara çıkmayı kolaylaştırdığı için böbrek sağlığı açısından yararlıdır.

Yeşil çay içindeki C vitamini sayesinde stresi azaltır. Gribal enfeksiyonlara karşı direnci arttırır. Sigaranın olumsuz etkilerine karşı savaşmak için C vitamini önemlidir.

Tüm bu etkilerden faydalanmak için günde en az 3 fincan yaşil çay içmek gerekmektedir. Günde 3 fincan yeşil çay içildiğinde 200-300 mg kateşin alınmış olur. İçtiğimiz yeşil çaydaki kateşin miktarı çayın kalitesine, demleme süresine, tekniğine bağlı olarak değişmektedir. 1 fincan yeşil çaydan alınan antioksidan etkisi 1 porsiyon ıspanak, brokoli, havuç veya çileğinkinden bile daha fazladır. Tadını sevmediği için yeşil çay tüketemeyenlerin kateşinin faydalarından eksik kalmamaları için kateşin içeren özel besin destekleri kullanmaları da önerilebilir. Bu besin destekleri kafein içermediği için güvenle kullanılabilir.

Hazırlayan: Diyetisyen Serap Orak Tufan www.kendinizeiyibakin.com

20 Haziran 2010 Pazar

TATİLDE BESLENME


Yaz mevsiminin gelmesiyle beraber bütün bir yıl hayalini kurduğumuz tatil planları da hayata geçmeye başladı. Aslına bakarsak yaz ya da kış farketmez, tatil tatildir. Ancak bol dinlenmeli uzun yaz tatillerinin tadı daha başkadır. Pek çoğumuz zaten yaz tatili öncesi diyetlerle fazla kilolarımızdan kurtulduk, daha rahat bir yaz mevsimine hazırız. Ama...


Tatil söz konusu olunca pek çok koşulda farklılaşma ortaya çıkar. Hava değişimi, sıcaklık ve zaman farkı, uzun mesafeli otobüs veya uçak yolculukları, farklı kültürlere ait besinler ve beslenme tarzları, hatta içtiğimiz su bile değişmektedir. Tüm bunlar karşısında en ilkel dönem alışkanlıklarını bile unutamayan vücudumuz kısa süre içinde büyük uyum sorunları yaşayabilir.


Son yıllarda büyük şehirlerde yaşayan ve dinlenmeye az zaman ayırabilen çalışan insanların tatil anlayışı "herşey dahil" hizmetlerin yer aldığı bir kavrama dönüşmüştür. "Şımarmak benim de hakkım!" diye düşünen "bizler" herşeyin önümüzde hazır olduğu, kusursuz tatil seçeneklerini reddedemeyip "ruhumuzu" dinlendirirken malesef "bedenimize" eziyet etmekteyiz. Hayatımızda "herşey dahil" keyifler yaşamak istiyorsak bazı şeylerden biraz fedakarlık etmemiz gerektiğini hatırlatmalıyım.


Öncelikle büyük emek, sabır ve para harcayarak kavuştuğumuz formda bedenimizi tatil rahatlığına bırakıp verilen kilolaları almak istemiyorsak dikkatli olmamız gerekiyor. Diyet döneminde öğrendiğimiz temel kurallar tatilde de geçerlidir! Çok hareketli bir tatil geçirip (yüzme, yürüyüş vb.) daha çeşitli beslenebiliriz veya hareketsiz olmayı tercih edip daha düşük kalorili ve az çeşitli beslenebiliriz. En kötüsü herşeyi göze alıp (kilo almayı) tatil dönüşü beslenme tercihlerimizden pişman olabiliriz.


En güzeli her zaman için hazırlıklı olmaktır. Tatile gideceğimiz günler önceden belli olduğu için gitmeden 1-2 hafta önce vücuttaki fazla depo kaloriyi bir miktar azaltmak için boşaltma diyetleri uygulamak iyi bir çözümdür. Özellikle bol yemeli, içmeli bir tatil planımız varsa öncesinde sıkı bir egzersiz (kardiyo) ve düşük kalorili/yağlı bir diyet (detoks vb.) uygulamamız yerinde bir karar olacaktır.

Gelelim açık büfe ve sınırsız içki tercihlerinin olduğu tuzaklara! Yapılabilecekler...

Tatildeyim diye çok geç saatlerde kalkmayın, metabolizma düzeni sever. Çok geç yatmazsanız çok geç de kalkmazsınız

Kahvaltıyı sakın atlamayın!

Kahvaltıda bal,reçel,marmelat vb. tatlı yiyecekleri yemeyin. İlerleyen saatlerde canınız dondurma, meyve veya tatlı büfesinden kaçamaklar yapmak isteyebilir

Kahvaltıda ve diğer tüm öğünlerde yağlı besinler ve kızartmalar yemeyin. Sıcakta yağ toleransımız azalır

Akdeniz tarzı bir kahvaltı tercih edin(peynir, zeytin, domates, salatalık, yeşillikler,tam tahıllı ekmek veya çörek, meyve vb.) ,mümkün olduğunca işlenmiş et ürünlerinden kaçının(sucuk, salam, jambon, sosis, pastırma vb.) . Diğer öğünlerde protein ağırlıklı beslenme olasılığınız yüksektir.

Kahvaltı büfesinden yanınıza meyve alın, ara öğün olarak yiyebilirsiniz. Bu şekilde yüksek kalorili diğer atıştırmalıklardan kaçınabilirsiniz

Öğle ve akşam öğününüzü geçiştirmeyin, sofradan mutlaka tok kalkın. Aç olursanız sürekli bir atıştırma halinde olursunuz

Açık büfe avantajlarından faydalanın, hazırlanması vakit ve uğraş gerektiren besinleri tatilde sıklıkla tercih edin(zeytinyağlı sebze yemekleri, salata çeşitleri vb.)

Öğle ve akşam öğünlerinde protein ağırlıklı beslenin. Protein daha tok kalmanızı sağlar. Tercih edeceğiniz et türünün ızgara veya fırında pişmiş olmasına dikkat edin.Yağda kızartılmış et çeşitlerinden kaçının.

Etinizin yanına farklı sebze yemeklerinden birer kaşık olmak üzere 4-5 çeşit sebze alın. Ayrıca bir tabağa bolca yeşillikden oluşmuş bi salata hazırlayın

Pilav/makarna/börek vb. karbonhidratlı yiyecekleri yemek isterseniz ekmek yemeyin. Yüksek porsiyonlarda tüketmeyin

Her yemeğin yanına patates kızartması almayın, alırsanız diğer karbonhidratlı yiyecekleri yemeyin. Yağlı soslar kullanmayın

Tatlı büfesine gitmeyin veya tatlı için arkadaşlarınızla/eşinizle/ailenizle ortak tabak hazırlayın. Sadece tadımlık birkaç lokma yemeye çalışın fazlasını kaçırmayın.

Tatlı yemek isterseniz öncelikle hafif tatlıları tercih etmeye çalışın. Sütlü tatlılar, dondurma, meyve salatası, dondurmalı içecekler, buzlu meyveli içecekler tercih edilebilir. Şerbetli ve hamurlu tatlılardan kaçının. Yağda kızartılmış tatlıları yemeyin. Tatlı yanında kaymak ve krema gibi yağları tüketmeyin.


Yaz mevsiminde su tüketimi çok önemlidir. Sıcaklık nedeniyle aşırı terleme su ve mineral kaybına neden olur. Vücut suyunu dengede tutabilmek için en az 2-3 litre su için. Sıvı alımı arttırın (limonata, taze ve doğal meyve suları, ayran, asitli olmayan light içecekler). Eğer kan basıncınız (tansiyon) düşükse ayran ve mineralli suları tercih edin. Kan basıncınız yüksekse tuz alımını kısıtlayın. Maden suyu içmeyin. Tuzlu ve salamura besinleri tüketmeyin (aşırı tuzlu zeytin, peynir, turşu, tuzlu kuruyemişler, salamura ve tütsülenmiş(füme) etler, soya sosu, cipsler vb.).


Tatil döneminde alkol tüketimi de önemli bir konudur. Sınırsız alkol imkanı sizin de bir sınırınız olmadığı anlamına gelmez. Özellikle yüksek alkollü içkileri az miktarda tüketmekte fayda vardır. Gündüz en sıcak saatlerde alkolden kaçınmak daha doğru olacaktır. Fazla alkol tüketimi su kaybına neden olacağı için kan basıncının artmasına neden olabilir.


Yaz tatillerinde en sık yaşanan sorunlardan biri de besin zehirlenmeleridir. Pek çok insan açıkta satılan, hijyenik kurallara uygun hazırlanmamış yiyecekler nedeniyle tatili acil servislerde geçirmektedir. Sıcaklık nedeniyle besinlerde mikroorganizma üremesi kolaylaştığı için dışarıda olan sıvı ve besin tüketiminize dikkat etmelisiniz. İyi pişmiş yemekleri tercih etmeli, az pişmiş veya çiğ etli yemekler yememelisiniz (çiğ köfte, suşi, az pişmiş etler, kokoreç vb.). Kolay bozulabilen tavuk ve balık etini hijyenine güvendiğiniz restoranlarda tercih etmeli, açıkta satılan besinleri yememelisiniz. Soslu, mayonezli, kremalı besinlerden uzak durmalısınız.


Hava değişimi ve uzun süren yolculuklar aynı zamanda barsak fonksiyonlarını da etkiler. Sürekli oturma pozisyonu kan dolaşımını yavaşlattığı için kabızlık ve gaz şikayetine sebep olur. Yolculuk öncesi ve sonrası bol lifli beslenmekte fayda vardır. Yolculuk sonrası kabızlık olmaması için kayısı, armut, erik vb. meyveleri atıştırmak iyi gelebilir. Yolculuk sırasında sık tuvalete çıkmamak için su içmekten kaçınıldığında da yine kabızlık sorunu görülebilir. Sonrasında bolca su içmek gerekir.


Tatil dışında hareketsiz ve masa başında geçen bir hayatınız varsa tatildeki egzersiz imkanını değerlendirmeye çalışın. Yüzmek hem serinlemenizi hem de çalışmayan tüm kaslarınızı kullanmanızı sağlar. Hem kalori yakmış hem de vücudunuzu sıkılaştırmış olursunuz.

Diyetisyen Serap Orak Tufan


14 Ocak 2010 Perşembe

KIŞ BESLENMESİ PÜF NOKTALARI



Kış mevsimini yaşadığımız şu günlerde soğuk havalarda düşen bağışıklık sistemimizi güçlendirmek ve değişen metabolizma hızımızı düzenlemek için beslenmemizi gözden geçirmemiz çok faydalı olacaktır. Dikkat etmemiz gereken en önemli noktalar şunlardır:


Yağı, kaloriyi ve porsiyonları azaltın. Soğuk havaya karşı direnmek ve üşümemek için vücut deri altı yağ dokusunu kalınlaştırmak ister. Yağlanmanın olması için fazla kalori gelmelidir bu nedenle vücut iştahı açar. Bu olumsuz etkiden korunmak adına daha az yağlı beslenmeye dikkat etmeliyiz, bununla beraber porsiyon kontrolümüzü de sağlamalıyız. Yüksek enerji veren şekerli ve unlu/hamurlu besinlerden az sıklıkta ve az porsiyonda yemeliyiz. Doymuş yağdan(tereyağı, margarinler, işlenmiş yağlar) kaçınarak büyük oranda doymamış yağ(zeytinyağı, ayçiçek yağı, mısırözü yağı, fındık yağı, soya yağı, kanola yağı) tüketmeye çalışınız.


Her gün 5 ya da daha fazla porsiyon sebze ve meyve yiyin. Kış mevsimine ait meyve ve sebzelerini tüketin. Bağışıklık sistemini güçlendirmek için sebze ve meyvelerin desteğine çok ihtiyacımız vardır. Çünkü vücudumuzu hastalıklardan korumak için gerekli tüm vitamin ve mineraller bu besin grubunda fazlasıyla yer alır. Özellikle çeşitli beslenme yoluna giderek tüm bu faydalı ögeleri daha etkin hale getirebiliriz. Çeşitlilikten emin olmak için gruplandırmadan yararlanınız.

Narenciye ürünleri(portakal, mandalina, limon, greyfurt vb.)

Minik taneli, kırmızı renkli meyveler(siyah üzüm, nar, kuru erik, kuru yaban mersini vb.)

Sarı ve turuncu renkli meyveler( kuru kayısı, armut, muz, mango, elma vb.)

Yeşil ve koyu yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, pazı, yeşil biber, maydonoz, roka, tere, marul, kıvırcık, salatalık, fesleğen vb.)

Sarı, turuncu, kırmızı sebzeler (havuç, kabak, balkabağı, turuncu biber, kırmızı biber, domates vb.) Özellikle karnıbahar, pırasa, lahana, ıspanak, kereviz, brokoli gibi kış sebzelerini sıkça tüketin. Sarımsak ve soğan tüketiminizi arttırın. Bu sebzelerin yapısında bulunan kükürtlü bileşikler kötü kokmasına rağmen kansere karşı koruyucu ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkilere sahiptir. Hastalıklara karşı harika savaşçılardır.


Haftada 2-3 kez balık tüketin. Kış mevsimi balık mevsimidir. İçeriğindeki omega-3 yağ asitleri ve deniz ürünlerinde bulunan selenyum minerali yapılan pek çok araştırmada kalp damar sağlına dost ve bağışıklık sistemini güçlendiren maddeler olarak bulunmuştur.


Günde en az 2 kez düşük/normal yağlı süt ve süt ürünleri tüketin. Kış mevsiminde azalan güneş ışığı ve kapalı giysiler nedeniyle D vitamini eksikliği gündeme gelebilir. Bu nedenle süt ve süt ürünlerinde bulunan kalsiyum, fosfor ve D vitamini kemik sağlığımız için son derece önemlidir.


Vücudunuza su verin. Kış mevsimiyle beraber su ihtiyacı azalmaktadır çünkü terleme aktivitesinde azalma yaşanır. Pek çok kişi kışın su içmeyi ihmal eder. Metabolik faaliyetlerimizin düzenli ve sağlıklı olabilmesi için su tüketimine dikkat etmeliyiz. Ortalama 2 litre su içilmesi yeterli olacaktır.


Hareketi ve posalı beslenmeyi arttırın. Kışın daha hareketsiz olduğumuz için metabolizmamız yavaşlamaktadır bu nedenle kabızlık sorunu daha sık ortaya çıkmaktadır. Sebzeler, meyveler, tam tahıllar, kurubaklagiller, yağlı tohumlar sindirim sistemimizi çalıştıracak olumlu etkiye sahiptir.


Vücudumuzu ısıtacak ve canlandıracak içeceklerden ve baharatlardan faydalanın. Siyah çay, yeşil çay, kahve, ıhlamur, adaçayı içerek, karanfil, tarçın, zencefil, karabiber ile yemeklerimizi tatlandırarak soğuktan biraz uzaklaşabiliriz.


Hazırlayan: Diyetisyen Serap Orak Tufan

www.kendinizeiyibakin.com