7 Ocak 2009 Çarşamba

NE SIKLIKTA BALIK YİYORSUNUZ?


Balıkta vücudumuz için son derece gerekli ve faydalı olan omega-3 cinsi yağ asidi olduğunu biliyor musunuz? Tam da balık mevsimindeyken sofralarımızda daha sık yer vermemiz için ufak bir hatırlatma yapmak istedim

Omega-3 kalp ve damar sağlığı açısından çok önemlidir. Kanı sulandırıp damar tıkanıklığı riskini azaltır. İyi kolesterolü(HDL) arttırıp kötü kolesterolün(LDL) vücudumuza zarar vermesini engeller. Bağışıklık sistemini desteklediği için hastalıklara karşı direncimizi yüksek tutar. Özellikle çocukların zeka gelişiminde balık çok önemlidir. Hamilelikte de bebeğin beyin gelişimi açısından düzenli tüketilmesi gerekir. Kilo kaybetmek isteyenler için iyi bir haber olarak yapılan araştırma sonuçlarına göre balık tüketen kişiler omega-3 sayesinde daha kolay yağ yakmaktadır ve kilo dengesini korumaktadır. Diğer bir çarpıcı gerçekse vücutta omega-3 depolarımızın azalması ve besin yoluyla alınmaması sonucu değişen yağ asidi dengeleri bizi depresyona kadar sürükleyebilir. Ayrıca diğer et türlerine göre su oranı yüksek olan balık etinin kalorisi de düşüktür. Tabiî ki siz onu una bulayıp yağda kızartmadığınız sürece

Balık sevmeyenler ve hiç yiyemeyenler için zaman zaman omega-3 içerikli besin destekleri kullanmak gerekli ve faydalı olacaktır. Diğer omega-3 kaynaklarını tüketmek de bir çözümdür ancak özellikle yağlı tohumların(ceviz, fındık, badem, keten tohumu, ayçekirdeği, kabak çekirdeği) omega-3 den zengin olması ve bu besinlerin fazla yenmesi kilo almamıza neden olabilir.

En azından haftada 1 kez olmak üzere 2-3 e kadar çıkartabileceğimiz balık tüketim sıklığımızı yeniden gözden geçirmenin tam zamanı, ne dersiniz?


Sağlığınıza…

Diyetisyen Serap Orak Tufan

YILBAŞI GECESİ NASIL BESLENMELİYİZ?



Nihayet bir yıl boyunca beklediğimiz gün geldi! Yılbaşı akşamı bazı insanlar için eğlence odaklı düşünülen anlamlı bir kutlama tarihidir. Ancak pek çoğumuz için de bir takım kararlar almak, yaşam tarzımızda değişiklik yapmak, yeni bir şeylere başlamak ve kendimizi yenilemek için hoş bir başlangıç tarihidir. Bu motivasyonla yola çıkmak gerçekten etkili bir çözümdür.

Bu kadar anlam yüklediğimiz bir geceyi mutlu hatırlamak ve tadında kutlamak için alacağımız önlemler arasında en önemlisi beslenmedir. Çünkü tam bir kutlama havasında geçen bu gecede yemeklerin, mezelerin ve alkolün dozu malesef fazlasıyla kaçmaktadır. Ertesi gün tüm bunların vücutta yarattığı baş ağrısı, ağırlık ve yorgunluğu düşünürsek yeni karalarımızı uygulamak için ihtiyacımız olan enerjiyi ve morali nasıl bulabiliriz?

Öncelikle yılbaşından bir hafta önce kontrollü beslenerek depolarımızı boşaltabilir ve vücudu hazırlayabiliriz. Zaten pek çok kadın yılbaşı gecesi daha ince ve güzel görünmek ve istediği elbiseyle daha şık olmak için bu taktiği uygular. Vücutta birikmiş olan ödem atılarak gerçekten de daha ince görülebilirsiniz. Diyetisyeninizin hazırlayacağı bir detoks beslenme listesi ile ödeminizden çok rahat kurtulabilirsiniz. Bir uzmana danışmadan asla arkadaşlarınızdan duyduğunuz diüretik (vücuttan su atmaya yardımcı) ilaçlardan kullanmayınız.

Yılbaşı akşamı nasıl olsa fazla yemek yeneceği fikri ile gündüz hiçbir şey yememek en büyük yanlışlardan biridir. Çünkü akşama kadar çok fazla acıkacağınız için kontrolsüz bir şekilde yersiniz ve vücudu da depolama eğilimine sokarsınız. Aç kalan bir vücut aldığı besinleri yakmak yerine bir sonraki açlıkta kullanmak üzere depolamak ister. Bu nedenle güne kahvaltıyla başlamak çok önemlidir. Hafif bir öğle yemeği ve ara öğünlerle akşama hazırlık yapılabilir. Aralarda meyve tercih edilebilir. Öğle yemeğinde çorba, hafif bir sebze yemeği, yoğurt ve çok az pilav/makarna veya 1-2 dilim ekmek tercih edilebilir. Bisküvi, kurabiye, poaça tarzı atıştırmalardan uzak kalın çünkü sizi daha çok acıktıracaktır.

Bir yılbaşı geleneği olarak menülerde hindi olması çok büyük bir avantajdır. Çünkü hindinin kolesterolü çok düşüktür. Kırmızı ete göre sindirim kolaylığı sağlar. Bu sebeplerle hindi tercih edilmesi faydalı olacaktır.

Yılbaşı gecesi evde ya da dışarıda olmanız çok fark etmeyecektir çünkü eğer çok fazla çeşit besin varsa illa ki tüketim de fazla olacaktır. Evde yiyecek hazırlayanlar için çeşitin az tutulması, bundan ziyade sunum şıklığına önem verilmesi ufak bir tüyo olabilir. Örneğin şık kaselerde servis edilen bir salataya kimse hayır diyemez. Salata tüketimi tokluk oluşturacağı için besin tüketimini de baskılar.

Fazla besin tüketiminin hele de hızlı ve büyük lokmalar halinde yenildiyse tansiyonu arttırması ve kalbi sıkıştırarak zorlaması mümkündür. Yılbaşı gecesi acil servislerde halk diliyle “mide fesatı” denilen sindirim sorununu yaşayan ve midesi yıkanan çokça hastaya rastlayabilirsiniz. Yavaş yavaş ve azar azar yemek gerçekten çok önemlidir.

Çok yağlı ve kızartma türü besinleri tüketmekten kaçınınız. Hazırlanan mezelerden tabağınıza birer kaşık alıp porsiyonu yinelemezseniz hem tadımlık hem de doyumluk bir keyif yaşarsınız. Ordövr tabağında yer alan şarküteri ürünlerinin yarısını veya üçte birini yiyiniz. Çünkü peynir, salam, pastırma, mayonezli mezeler vb. yüksek kalorilidir. Ayrıca beraberinde fazla ekmek tüketimine de neden olabilir. Ana yemeğinizin yanında pilav/makarna/püre/erişte/börek vb. bir karbonhidratlı besin varsa ekmek yemeyiniz. Tabağınıza konulan porsiyonun da tamamını bitirmemeye çalışınız. Mümkünse zeytinyağlı sebze yemeklerine ve salataya öncelik veriniz.

Yılbaşı akşamı en önemli konulardan biri de alkol tüketimidir. Bir kutlama akşamı olduğu için ve yemek masasında uzun kalındığı için alkol de yemek kadar fazla tüketilmektedir. Hem yemek hem alkol kaçtığında kalori çok artacaktır ve yılbaşı gecesi sonrası baş ağrısı, yorgunluk, mide ağrıları, bulantı, kusma, ağırlık hissi de ortaya çıkacaktır. Alkol alırken rakı, votka, viski gibi yüksek alkollü olanların yerine şarap, şampanya veya bira gibi düşük alkollü türler tercih edilebilir. Kadınlar için en fazla 2 kadeh erkekler için de en fazla 3 kadeh gibi bir sınırlama faydalı olacaktır.

Su tüketimi hem yılbaşı akşamı hem de ertesi gün için mutlaka arttırılmalıdır. Yılbaşı akşamı sofrada ara ara, yudum yudum su içmek hem tokluk hissini arttırır hem de sindirim kolaylığı sağlar. Midenin çalışmasına ve yorulmamasına yardımcı olur. Bir diğer önemli konuda yılbaşı gecesi tüketilen alkolün vücutta yaratacağı etkiyi azaltmaktır. Alkol vücuttan fazlasıyla su atılmasına neden olur. Atılan suyu yenisiyle yerine koymazsak susuz kalan vücut daha kolay yağlanır ve toksin birikir. Bu nedenle yılbaşı gecesinin ertesinde bol bol su içmek gerekir. Bitki çayları, özellikle meyve çayları ve taze sıkılmış portakal/havuç suyu gibi içeceklerle desteklemek de iyi gelecektir.

Yılbaşı gecesi sonrası beslenmenize ekleyeceğiniz meyve, sebze, salata desteği ile yapacağınız birkaç günlük detoks uygulaması hem vücudunuza iyi gelecektir hem de yeni yılda yapmak istediklerinizi size hatırlatacak bir kür olacaktır. Yılbaşı ertesinde aldığınız fazla kaloriyi yakmak için açık havada yapacağınız 1-1,5 saatlik bir yürüyüş de çok iyi olur. Hem oksijenlenmiş hem de kalori yakmış olursunuz.

Yeni yılda yapmak istedikleriniz için enerjiniz tam, sağlığınız yerinde olsun. Kendinize iyi bakın…

Diyetisyen Serap Orak Tufan www.kendinizeiyibakin.com

Bu yazı Eve Dergisi Aralık 2008 sayısında yayınlanmıştır.

ÇOCUK BESLENMESİNDEKİ YETERSİZLİKLER


Bir çocuğun hayata gelmeden önce ilk beslenmesi anne karnında başlar. Annenin gebelik öncesindeki beslenme alışkanlıkları, kalsiyum, demir vb. depolarının durumu, gebeliği boyunca sürdürdüğü beslenme şekli bebeğin sağlık durumunda en önemli belirleyicilerdir. Sağlıklı bir gebelik geçiren anne sağlıklı bir çocuk dünyaya getirir. Sağlıklı doğan bir bebek de yeterli ve dengeli beslenirse, iyi bir bakım ile büyürse sağlıklı bir çocuk olarak büyümesine devam eder. Çocuğun doğumdan sonra karşılaşabileceği ciddi sağlık riskleri annenin gebeliği boyunca kendine özen göstermesiyle ortadan kalkacaktır. Örneğin annenin gebelikte iyot yetmezliği yaşaması bebeğin cüce (dwarfism), sağır/dilsiz veya zihinsel özürlü doğmasına neden olabilir.

Anne sütü alamayan bir bebek eğer anne sütü muadili mamalarla yeterince beslenmezse, ek besinlere geçme döneminde bu çeşitlilik sağlanmazsa büyüme gelişmesi kendi yaş grubuna göre geri kalabilir. Çeşitli vitamin-mineral yetmezliği hastalıkları ve büyüme gelişme sorunları yaşayabilir. Anne sütü alamayan çocuğun yaşayacağı en önemli sorunlardan biri de bağışıklık sisteminin güçlü olmamasıdır. Çünkü anne sütünde bebeğin bağışıklık sisteminin güçlü kalması için gerekli içerik vardır.

Yetersiz beslenmenin ortaya çıkmasındaki nedenler toplumdan topluma farklılık gösterebilir. Ancak en önemlileri annenin eğitim ve bilinç düzeyi ile ekonomik koşullarının yeterlilik durumudur. Anne ekonomik açıdan yeterli olsa bile eğer beslenme bilinci yoksa şartlarını elverişli kullanamayabilir. Bir diğer konu da çocuğun büyüdüğü coğrafi çevre ve toplumun yeme alışkanlıklarıdır. Örneğin dağlık, denizden uzak bir bölgede yetişen bir çocuk balık tüketimi yeterince olamayacağından yeme alışkanlığı ve damak tadı bu yönde gelişmeyebilir. Veya vejeteryan beslenme taraftarı olan bir anne çocuğuna da bu yönde bir beslenme şekli uygularsa yetersizlikler ortaya çıkabilir. Çocuklarda yetersiz beslenme beraberinde büyüme gelişme geriliği ve vitamin-mineral yetmezliği hastalıklarını getirir.

Her çocuk ailesinden gelen genetik özelliklere bağlı olarak büyüme gelişme açısından farklılık gösterebilir. Önemli olan duraksama veya gerilemenin olup olmadığının doğru değerlendirilmesidir. Boy uzunluğu, kilosu, baş ve göğüs çevresi, vücut bölümlerinin birbirine oranı, diş çıkma-değiştirme zamanı, kemiklerinin gelişimi, beyin ve sinir siteminin gelişimi, cinsel gelişimi ve zeka testlerindeki puanı bir çocuğun sağlık durumunun değerlendirilmesinde önemli belirleyicilerdir. Bunlar düzenli aralıklarla takip edilmeli, ölçülmeli ve doğru değerlendirilmelidir.

Bir çocuğun yetersiz beslenmesi onun düşük ağırlıklı olmasına neden olabilir. Bununla beraber aşırı beslenme de şişmanlık oluşumunda etkilidir. Ekonomik koşulların iyi oluşu, alım gücünün fazlalığı, hazır besinlere yöneliş, aşırı beslenme ve hareketsiz şişmanlamada rol alabileceği gibi düşük alım gücü ve düşük ekonomik koşullar da şişmanlamanın bir diğer nedenidir. Çünkü yetersiz-dengesiz tüketim ve yüksek karbonhidratlı beslenmeye bağlı olarak (ekmek, hamur işi, patates vb.) şişmanlama ortaya çıkmaktadır. Çocukluk çağında besin yetersizliğine bağlı olarak yaşanabilecek sağlık sorunları şu şekildedir:

Et, süt, yumurta gibi proteinli besinlerin yetersizliği büyüme gelişme geriliğine ve zeka puanında düşüklüğe neden olabilir.
A vitamini yetersizliği büyümede gerilik, gece körlüğü, gözlerde iltihaplanma, deride kuruma pullanma, dişlerde şekil bozuklukları oluşturabilir.
D vitamini yetersizliği çocuklarda Raşitizm denilen bir tabloya neden olur. Kemik gelişimi bozulur, bıngıldak geç kapanır, alın genişler ve öne çıkar, bacaklar içe veya dışa kıvrılır, karın öne çıkar.
C vitamini yetersizliği diş eti kanamaları, eklemlerde şişme ve kemiklerde kırılma ile belirginleşen Skobüt hastalına neden olur.
B1 vitamini yetersizliğinde bir sinir sistemi hastalığı olan Beriberi ortaya çıkar.
B2 vitamini yetersizliğinde dudak, burun ve göz kenarlarında yaralar oluşur.
Niasin yetersizliğinde sinir ve sindirim sistemi bozuklukları ve deride yaralarla belirginleşen Pellegra hastalığı oluşur.

Mineraller arasında en önemlileri de Kalsiyum, Demir ve İyot’tur. Bunlar yeterli alındığında diğer minerallerin yetersizliği ortaya çıkmaz.

Kalsiyum yetersizliğinde büyüme geriliği, boy kısalığı, Raşitzm hastalığı oluşur. Kemik gelişimi sağlanamaz.
Demir yetersizliğinde kansızlık(anemi) ortaya çıkar, büyüme geriliği, okul başarısında, algılamada, odaklanmada düşüş yaşanır. Yorgunluk, halsizlik ve hastalıklara karşı dirençsizlik ortaya çıkar.
İyot yetersizliğinde büyüme geriliği, cücelik, guatr, zihin geriliği, algılamada ve okul başarısında düşüşe neden olur.

Vitamin yetersizliklerinin yanı sıra aşırı alımı da sağlığa çok zararlıdır. Hatta ölümcül riskler taşımaktadır. Özellikle A ve D vitamini gibi yağda eriyen bu nedenle vücutta depolanabilen vitaminlerin takviyelerini kullanırken mutlaka doktora danışılmalıdır. Yoksa toksik doza ulaşabilir. Aşırı alınan vitamin veya mineral tüketimi normale indirilirse şikayetler azalır.

Bütün bu yetersizlikler doğru beslenme alışkanlıklarının olmadığı her grupta görülebilir. Ancak tabi ki düşük sosyo-ekonomik sınıflarda belirgin olarak gözlenmektedir.

Bir çocuğun büyüme ve gelişiminin sağlıklı devam edebilmesi için beslenmesi çok önemlidir. Bunun için her besin grubundan yeterli ve dengeli olarak yiyecek tüketilmesi gerekir. Sevmediği ve yemediği besinler sevebileceği şekillere sokularak sunulmalıdır. Örnek olması ve özenmesi bakımından beraber tüketmek de alışkanlık kazanması için faydalı bir yoldur. Çocuğuna balık yemesini öğütleyen ama kendi yemeyen bir anne inandırıcı olmaz.

Çocuğun büyüme ve gelişimi için öncelikli olarak tüketmesi gereken besinler kırmızı et, tavuk, balık, yumurta, süt, yoğurt, peynir gibi protein, vitamin ve mineral içeriği yüksek besinlerdir. Beyin ve sinir sistemi gelişimi için de fındık, ceviz, badem gibi yağlı tohumları, tereyağı, zeytinyağı, ayçiçeği/mısırözü yağlarının hepsini dengeli olarak tüketmelidir. Tüm kuru baklagiller (kuru fasulye, nohut, mercimek, barbunya), tüm sebze ve meyveler, ekmek, pirinç, makarna, bulgur gibi karbonhidrat kaynakları da her gün mutlaka beslenmesinde yer alması gereken diğer besinlerdir.

Tüm yaşamsal faaliyetler açısından su tüketimi de yetersiz kalmamalıdır. Öğün saatleri düzenli olmalıdır.

Çocukluk çağı uzun ve her döneminde birbirinden çok farklı gelişimlerin görüldüğü bir çağdır. Dönemlere göre ihtiyaçlar değişebileceği için bu besinlerin tüketim miktarlarında da farklılıklar olmalıdır. Bir diyetisyene danışarak uygun bir beslenme programı sürdürülebilir.

Ülkemiz besin çeşitliliği bakımından geniş bir yelpazeye sahiptir. Geleneksel mutfağımızda her besinden faydalanılarak yapılan örüntüsü sağlıklı yiyecekler bulunmaktadır. Her mevsim farklı sebze ve meyvelerin taze olarak tüketimi mümkündür. Dört mevsimin yaşandığı, etrafı denizlerle çevrili bir ülke olmasına rağmen çocuk ve toplum sağlığında bu yetersizlikler yaşanıyorsa mutlaka derinlemesine bir araştırma yapılması gerekir.

Gelir dağılımındaki uçurumlar besin alımlarında çok büyük farklılıklar ortaya çıkarmaktadır. Eldeki imkanların en verimli şekilde kullanılması için yapılacak eğitim programları ile toplum bilinci arttırılarak beslenme alanında da iyileşme sağlanması mümkündür.

Beslenme yetersizlikleri buzdağının görünen yüzüdür. Bu yetersizliklerin sebebi sadece ekonomik sorunlar değildir. Sağlık hizmetleri ve eğitim-öğretim politikalarının yetersizlikleri de bunlara neden olmaktadır. Devletin bu hizmetlerini iyileştirerek ülkemizin en uç noktalarına kadar sunması ve bu alanlarda çalışan profesyonellerin de gönüllü olarak sosyal projelerde yer alması gerekmektedir.

Hazırlayan: Diyetisyen Serap Orak Tufan
www.kendinizeiyibakin.com
www.tavsiyeediyorum.com/diyetisyen_11995_serap_oraktufan.htm

KIŞ HAMİLELİĞİNDE NASIL BESLENMELİYİZ?


Günümüz kadınının hayatında 1 veya en fazla 2 kez yaşadığı bir durum olarak hamilelik, artık daha da önem verilen bir dönem haline gelmiştir. Hamileliklerin büyük kısmı planlı olduğu için anne adayları artık daha bilinçli bir yaklaşımla hareket etmektedir. Bebeğin sağlığı için anne adayları sigara-alkol gibi alışkanlıklarını azaltıp/çıkartıp besin desteklerine başlamaktadır. Hatta hamile kalma planı olan kadınlar son derece doğru düşünerek hamilelik öncesi varsa fazla kilolarını vererek hazırlık yapmaktadır. Bu kadar özel bir durumda tabi ki beslenme de başlı başına ele alınması gereken önemli bir konudur. Hamilelik döneminde vücuttaki hormonlar tamamen değişmekte ve bu farklılaşmayla beraber her kadında farklı beslenme davranışları ortaya çıkabilmektedir. Kış mevsimi çoğumuz için yaşanması zor bir mevsim iken özellikle hamile kadınlar için daha da zor geçebilir.


Hamilelik süresince bebeğin büyüme ve gelişiminin sağlıklı olabilmesi için annenin beslenmesine ve sağlığına özen göstermesi gerekmektedir. Kış mevsiminde soğuk algınlıkları, nezle, grip, üst solunum yolu enfeksiyonları gibi bulaşıcı hastalıklar artarken yağmurda veya karda ıslak veya karlı zemin nedeniyle düşme tehlikeleri de artmaktadır. Hamilelerin bunlara çok dikkat etmesi gereklidir. Kış dönemi kapalı mekanlarda geçirilen bir mevsim olduğu için daha hareketsiz yaşanmaktadır. Bu nedenle kalori alımı da kontrol altında tutulmalıdır.


Bu süreçte yapılması gerekenleri veya kaçınılması gerekenleri hamilelikte ortaya çıkabilen koşullarla ve buna yönelik çözümlerle açıklayabiliriz.


Ø Soğuk hava nedeniyle su içme konusunda isteksizlik olacağından su tüketiminde azalma olur. Vücut suyunu dengede tutabilmek için ortalama 2 litre su içilmelidir. Sıvı alımı arttırılmalıdır(şekersiz komposto, süt, limonata, taze ve doğal meyve suları, ayran). Soğuk nedeniyle sıcak içecek içme isteğinde artış olacaktır ancak bu durumda karışık bitki çayları tercih edilmemelidir. Bazı bitki çayları hamilelikte düşük riskini arttırabilir. Aralarda sıcak süt içilerek hem kalsiyum alımı arttırılmış hem de sıcak içecek içme hissi giderilmiş olur.


Ø Eğer kan basıncınız(tansiyon) düşükse ayran ve mineralli suları tercih etmelisiniz. Kan basıncınız yüksekse tuz alımını kısıtlamalısınız. Maden suyu içmemelisiniz. Tuzlu ve salamura besinleri tüketmemelisiniz(aşırı tuzlu zeytin, peynir, turşu, tuzlu kuruyemişler, salamura ve tütsülenmiş etler, soya sosu, cipsler vb.). Ödem riskiniz varsa yine aynı şekilde tuz kısıtlamasına gitmelisiniz. Kışın turşu yeme alışkanlığı ön plana çıkmaktadır buna dikkat edilmelidir. Ödeminizi arttıracaktır.


Ø Hijyenik olmayan koşullar nedeniyle besinlerde mikroorganizma üremesi kolaylaştığı için dışarıda olan besin tüketiminize dikkat etmelisiniz. İyi pişmiş yemekleri tercih etmeli, az pişmiş veya çiğ etli yemekler yememelisiniz(çiğ köfte, suşi, az pişmiş etler). Kolay bozulabilen tavuk, balık ve barbunya fasulyeyi dışarıda yememeye özen göstermelisiniz. İyi yıkanmama olasılığını göz önünde bulundurarak ev dışında çiğ salata ve sebze yememelisiniz. Soslu, mayonezli, kremalı besinlerden uzak durmalısınız. Hijyenine güvendiğiniz restoranları tercih etmeli, açıkta satılan, pişmiş, beklemiş besinleri yememelisiniz.


Ø Kış sebze ve meyvelerini düzenli ve dengeli tüketmelisiniz. Özellikle C vitamini yönünden zengin turunçgilleri(portakal, mandalina, greyfurt, limon), kiviyi ve narı ara öğünlerinizden ihmal etmemelisiniz. Bu şekilde bağışıklık sisteminizi destekleyerek bulaşıcı hastalıklara karşı savunma gücünüzü arttırabilirsiniz. Görünüm, sunum ve tat açısından daha da keyifli bir hale getirmek isterseniz meyvelerinizi Meyveli Kış Salatası şeklinde hazırlayabilirsiniz. Elma, armut, muz ve kiviyi küp küp ufak parçalar halinde doğrayınız. İçine portakal/mandalina dilimleri ve nar taneleri ekleyerek karıştırınız. Bu şekilde yiyebileceğiniz gibi dilerseniz 1 kase yoğurt ile karıştırıp meyveli yoğurt da yapabilirsiniz.


Ø Folik asit depolarının gebelik öncesinde dolu olması ve hamilelik sırasında da yeterli alınması gereklidir. Folik asit eksikliğinin bebekte nöral tüp defekti denilen bir beyin hasarına yol açtığı bilinmektedir. Kış mevsiminde ıspanak ve portakal gibi folik asitten oldukça zengin 2 önemli besinin sürekli bulunması ve tüketilmesi bir avantajdır.


Ø Bulantınız fazlaysa sıvı alımınızı azaltmalısınız. Katı besinleri azar azar sık sık yemeli, kusma varsa mineral dengenizi sağlamak amacıyla tuzlu krakerler tercih etmelisiniz. Aşırı kusma ve besin tüketememe durumunda mutlaka doktorunuzla görüşmelisiniz.


Ø Hamilelikte yaşanan gaz problemini arttırmamak için kış sebzelerinden pırasa, karnabahar, lahana, Brüksel lahanası, brokoli gibi çeşitleri haşlayıp suyunu süzerek yeniden pişirmelisiniz. Gaz yapıcı öğelerinden bu şekilde arındırmış olursunuz. Bu sebzeler kükürt yönünden zengin olduğu için bağışıklık sistemini güçlendirerek direncinizi arttırır.


Ø Hamilelerin tüm bu süreçte alması gereken yiyeceklerin başında süt ve süt ürünleri gelmektedir. Bebek gelişimi için annenin depolarını kullandığından bir sorun yaşamaz. Ancak annenin depoları da yetersizse bebek ve annenin ilerde yaşayabileceği kemik ve diş hastalıkları riski yüzünden bu besinleri düzenli tüketmesi gerekmektedir.


Ø Bazı gebelik hormonları kabızlığa neden olur. Özellikle de kışın daha hareketsiz olduğumuz için bu durum desteklenir. Kabızlığı çözmek için günlük su tüketimi 2 litrenin altına düşmemelidir. Her öğünde pişmiş sebze yemeği ve çiğ salata tüketimi olmalıdır. Öğün aralarında çiğ meyve tüketimi, bazı meyvelerin kompostosu veya hoşafı tercih edilmelidir. Özellikle kuru kayısı, kuru erik, kuru incir ve armut kabızlığı önlemekte çok yardımcıdır. Portakal, mandalina, greyfurt, gibi meyvelerin suyunu içmektense posasıyla beraber yemek daha faydalıdır. Bunun dışında kurubaklagil yemek, tam tahıllı ekmekleri tercih etmek, bulgur, yulaf ezmesi gibi posalı besinleri tüketmek de gerekir.


Ø Kış mevsiminde çeşitlenen ve yağ oranının artmasıyla lezzetlenen balık, ızgara veya fırında pişirilerek haftada 2-3 kez tüketilmelidir. Balıktaki fosfor ve omega-3 cinsi yağ asidi bebeğin beyin gelişimi açısından çok önemlidir.


Ø Kışın hareketsizlik nedeniyle kolay kilo alma eğilimi ortaya çıkmaktadır. Özellikle hamilelik nedeniyle yaşanan iştah atakları durumu zorlaştırabilir. Yüksek kalorili besinler, tatlılar, hamur işleri vb. yiyeceklerden kaçınılmalı, nadiren yemeli ve küçük porsiyonlar tercih edilmelidir. Hamilelikte ortaya çıkan ek kalori gereksinimi fazladan süt, yoğurt ve meyve tüketimiyle sağlanabilir. Hamile kadının sıklıkla tatlı veya fazla besin yemeye ihtiyacı yoktur. Tatlı konusunda aşırı duyulan istek armut, ayva, kabak tatlısı veya sütlü tatlı gibi hafif tercihlerle zararsız hale getirilebilir.


Ø Sebze ve meyvelerin üretilmesinde kontrolsüz ve fazla kullanılan hormon ve tarım ilacı riskini azaltmak için kış sebzelerini(lahana, pırasa, karnabahar, kereviz, brokoli vb.) ve meyvelerini (portakal, mandalina, greyfurt, nar, kivi, elma, ayva vb.)tercih etmelisiniz. Besinleri iyi yıkayarak tüketmelisiniz.


Yukarıda saydıklarımızın dışında hamile kadının ve bebeğin sağlığı açısından yeterli ve dengeli besin tüketimi çok önemlidir. Bunun için diyetisyeniniz tarafından hazırlanan, hamilelik ayınıza ve kilonuza uygun beslenme planınızı mutlaka takip ediniz.


HAMİLELİKLE UYUMLU ÖRNEK BESLENME PLANI


SABAH: 1 su bardağı süt(şekersiz, kalsiyumdan zenginleştirilmiş)
1 adet haşlanmış yumurta veya 1 dilim kaşar peyniri
1 dilim beyaz peynir
5 adet zeytin veya 2 adet bütün ceviz
Mevsiminde kurutulmuş domates , maydonoz, yeşil biber
2 dilim tam buğday/çavdar ekmeği veya kepekli ekmek

ARA: 1 porsiyon meyve(2 adet mandalina)

ÖĞLE: 1 kase çorba
3 köfte kadar ızgara/haşlama/fırında pişmiş kırmızı et veya tavuk veya balık
3-4 yemek kaşığı pilav(tercihen bulgur) veya makarna veya 1 porsiyon kurubaklagil yemeği
1 su bardağı yoğurt veya 1 kase cacık
1 tatlı kaşığı zeytinyağı eklenmiş bir kase salata (yeşil yapraklı, domates, salatalık, havuç vb.)
1 dilim tam buğday/çavdar ekmeği veya kepekli ekmek

ARA: 1 porsiyon meyve (1 adet armut veya portakal)

ARA: 2 adet kepekli galeta + 1 su bardağı süt veya yoğurt

AKŞAM: 1 kase çorba
5-6 yemek kaşığı sebze yemeği(etli veya kıymalı olabilir)
3-4 yemek kaşığı pilav(tercihen bulgur) veya makarna veya 1 porsiyon kurubaklagil yemeği
1 su bardağı yoğurt veya 1 kase cacık
1 tatlı kaşığı zeytinyağı eklenmiş bir kase salata (yeşil yapraklı, domates, salatalık, havuç vb.)
1 dilim tam buğday/çavdar ekmeği veya kepekli ekmek


ARA: 1-2 porsiyon meyve(1 adet nar veya elma)


YATARKEN:1 su bardağı süt(şekersiz)


Hamilelikte aylara ve kişinin kilosuna göre besin tüketimi ayarlanmalıdır. Bu liste örnek oluşturması bakımından verilmiştir.


Diyetisyen Serap Orak Tufan
www.kendinizeiyibakin.com